Batının Ahlakî Temelleri:
Allah'ı ve ölümden sonraki hayatı açıkça inkardan sonra ahlak, materyalist değerlerden yola çıkarak kend standartlarını çizmek zorundaydı. Kendisine bulabileceği tek kaynak da o güne kadar yaşanmamşı tecrübelerdi. Bu şartlarda, her ne kadar durum çok gerektirsede, din tarafıdan önceden konulmuş değerlerin, yeni temeller üzerine yeniden inşası mümkün değildir. İnsan hayatında, kutsal elçilerin öğrettiği inanca dayanan ahlaki ilkelerin muhafasazı imkanı da yoktur. Yeni ahlaki felsefesi; gerçekte dinsizlik ve ölümden sonraki hayatın inkarı ortamında gelişen ve Batı hayat tarzının bir parçası haline gelen, Epiküryenizm ( zevke, sefaya düşkünlük) maddeci esintisi olan Utiliteryenizm (çıkarcılık) felsefesinden başka birşey değildir. Bütün Batı kültürü ve hayat biçiminin temelleri bu karışımda yatıyordu. Utiliteryenizm ve Epiküryenizmin, kitaplardaki ilmi izahı ne olursa olsun Batı uygarlığı ve Batı insanının onlardan çıkardığı sonuç: "Ben'e, daha geniş bir anlamda kavramlaştırılırsa "Ulusumun istifade edebileceği şey" değerlidir; kuralı oldu. Ve bu istifade, dünyalık kazanç - biraz rahatlık biraz eğlence veya bir miktar maddi çıkar- olarak düşünüldü. Bu uğurda "beni" yada "ulusumu" faydalandıran şey yararlıdır. Bütün çabalar ona sahip olmak için sarfedilmelidir. Böyle olmayan, bana veya ulusuma, elle tutulur ve ölçülebilir bir şekilde fayda ağlamayan şey, her ne olursa olsun dikkate değmez. Ve bunun tersi olarak dünyalık çıkar açısından fedakarlık etmeye sebep olan ve dünyalık zevklerden birini kaybettiren herşey kötü ve habistir. Ondan kaçınmak zorunludur.