Batı Demokrasisi:
Çağdaş medeniyet demokrasiyi, kendi bölgelerinde kayıtsız şartsız ve bağımsız olmak isteyen insanarın toplu isteği olan é Halkın Egemenliği" anlamına alır. Bu husu daha sonra halk kendi irade ve hareketinde tamamaen hür ve serbesttir, anlamına gelen demokrasi halinde gelişti. Halkın ortak iradesi ve ulus çğunlğunun arzu ve iteğini sınırlayacak hiç birşey yoktur. Ahlâk, kültür, sosyal ilişkiler veya olitika alanlarından hangisinde olursa olsun, bu gibi prensipler ancak halkın ortak isteği tarafnından kabul edildiği taktirde haklı ve doğru görülebilir. Hlak tarafından yanlış kabul edilen ilkeler de yanlış olarak görülmelidir.Kanun koymak bir halkkın iyi niyetine bağlıdır. Bu iyi niyet kanun koyabileceğigibi, koyduğu kanunu feshetme ve değiştirme yetkisinede sahiptir. Yönetim, halkın toplu arzu ve isteklerini yerine getirmede kullnılması hükümetin tek görevidir. Bu istek, son bağlamda kanuna boyun eğmeyip, kanun onun arzularına boyun eğer.
Şimdi düşünün, laisizm, önce bu insanları Allah(c.c) korkusundan ve ilahi prensiplerin etkisinden kurtardı ve onları kontrol edilemez bir biçimde, kendi benliğine tapılan varlıklara çevirdi. Sonra Milliyetçilik, onları ulusal bencillik, kör önyargı ve "milli gurur" uyuşturucularıyla sersemletti. Şimdi ise bu demokrasi, bütün kanun yapma yetkisini bu kontrol edilemeyen, uyuşturulmuş, "Ben"w tapıcılara vermiş ve insanlar tarafından arzulanan gayelere erişmeyi hükümetin tek gayesi ilan etmiştir.
Mesele, bu bağımsız egemen ulusun, bir sokak serserisinin durumundan ne şekilde farklı olduğudur. Küçük çlçüde bir kabadayılığın yağabileceği herşey, eğer bağımsız ve güçlü olsaydı bu çeşit bir toplum tarafından daha büyük çapta yapıalcaktı. Öyleyse, dünyada sadece bir ulus bulunmayıp birçok ulus olduğuna göre, bütün ileri uluslar kendilerini laiklik, Milliyetçiik ve Demokrasi çizgisinde organize etseler, dünyanın kurtların uluduğu, avladığı ve öldürdüğü bir çılggınlıkla çalkalanması şaşırtıcı olmaz mı?
( Gelin Bu Dünya'yı Değiştirelim - MEVDUDİ s.49-50)