özgür düşünce platformu
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

özgür düşünce platformu

özgür düşüncelerin konuştuğu & tabuların yıkıldığı platforum
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 TC'de Ordu Siyaset İlişkisi

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
ehli tevhid
Admin
Admin
ehli tevhid


Mesaj Sayısı : 115
Yaş : 34
Nerden : konya
Kişisel mesaj : Direnişlerle Gelir Özgürlüğüm
Kayıt tarihi : 12/04/08

TC'de Ordu Siyaset İlişkisi Empty
MesajKonu: TC'de Ordu Siyaset İlişkisi   TC'de Ordu Siyaset İlişkisi Icon_minitimePaz Nis. 13, 2008 1:00 pm

TC'de Ordu Siyaset İlişkisi

Milli mücadele döneminde Genelkurmay Baskani, Milli Savunma Bakanı'yla aynı düzeyde hükümete alınırdı. 1924 yılında Genelkurmay Başkanlığı bağımsızlaştırıldı. 1944 yılında Genel Kurmay Başkanlığı'nın yetkileri daraltılarak başbakanlığa bağlandı. 1949 yılında ise Milli Savunma Bakanlığı'na bağlandı.

Mustafa Kemal kendi döneminde askerlerin ordu ile meclis arasında seçim yapmasını istedi. Kendisine bağli şahsiyetleri orduda tutarak orduyu kontrolü altına alırken anlaşamadıklarını meclise teşvik ederek onları orada tasviye etti. Tek Parti döneminde resmi ideolojinin bekçiligini CHP yaptığından ordu siyasete müdahale etmemiştir. CHP döneminde Milli Mücadele'deki rollerinden dolayı ordunun prestiji yüksekti. Rahatsizlik alt rütbeli subaylarla ilgiliydi. Üst düzey komutanlar milli mücadele kahramanlıklarının rantıyla geçiniyordu. II. Dünya Savaşı'na doğru ordunun durumu iyi değildi. Alt rütbeli subaylar ordunun modernizasyonunu, ekonomik şartların iyileştirilmesini istiyordu. Bu beklentileri nedeniyle DP'yi desteklediler. DP'nin iktidarını hazmedemeyen üst düzey komutanların darbe yapacağı yönündeki duyumları üzerine Bayar-Menderes ikilisi aralarında Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanları da olmak üzere 15 general ve 150 albayı emekliye ayırdı. Alt rütbelilerin DP'den beklentileri gerçekleşmeyince iktidara karsı ordu içinde cunta hizipleri oluştu. Buna fırsat vermemek için üst rütbeliler 27 Mayıs darbesini yaptı.

1961 anayasasıyla Milli Güvenlik Kurulu kuruldu. 111. madde "Milli Güvenlik Kurulu, kanunun gösterdiği Bakanlar ile Genel Kurmay Başkanı ve Kuvvet temsilcilerinden kurulur: Milli Güvenlik Kurulu'na Cumhurbaşkanı baıkanlık eder; bulunmadığı zaman bu görevi Başbakan yapar. Milli Güvenlik Kurulu, milli güvenlik ile ilgili kararların alınmasında ve koordinasyonun sağlanmasında yardımcılık etmek üzere, gerekli temel görüşleri Bakanlar Kurulu'na bildirir." Kanunun gösterdiği Bakanlar 129 sayılı kanunla belirlenmiştir: Başbakan, Devlet Bakanı, Başbakan Yardımcıları, Milli Savunma, İçişleri, Dişişleri, Maliye, Ulaştırma ve Çalışma Bakanları'nı kapsıyor.

12 Mart 1971 Muhtırası'nın ardından 1972'de MGK "... Bakanlar Kurulu'na bildirir" ifadesi MGK ".... Bakanlar Kurulu'na tavsiye eder"e dönüştü. 12 Eylül 1980 darbesiyle hazırlanan 1982 Anayasası'nda da MGK "... Bakanlar Kurulu'nca öncelikle dikkate alınır" oldu.

1982 Anayasasi MGK'nin etkinliğini ayrıntılarıyla vurgulamış, katılacak hükümet üyelerinin sayılarını azaltarak asker üyeleri artırmıştır. MGK asker ağırlıklı olduğu gibi silahli gücü de ellerinde bulundurduğundan siviller üzerinde tartışmasız bir üstünlüğe sahip oldu. MGK ile ilgili 118 madde şöyledir:

"Milli Güvenlik Kurulu, Cumhurbaşkanı başkanlığında, Başbakan, Genelkurmay Başkanı, Milli Savunma, İçişleri, Dişişleri Bakanları, Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanları ve Jandarma Genel Komutanı'ndan kurulur. Milli Güvenlik Kurulu: Devletin milli güvenlik siyasetinin tayini, tespiti ve uygulanmasıyla ilgili kararların alınması ve gerekli koordinasyonun sağlanması konusundaki görüşleri Bakanlar Kurulu'na bildirir: Kurulun, devletin varlığı ve bağımsızlığı, ülkenin bütünlüğü ve bölünmezliği, toplumun huzur ve güvenliğinin korunması hususunda alınması zorunlu gördüğü tedbirlere ait kararlar bakanlar Kurulu'nca öncelikle dikkate alınır."

60 ve 80 darbeleriyle getirilen anayasalarla oluşturulan kurumlarla TSK özerkleşmiş, toplumdan soyutlanmıştır. Askeri mahkemeler; Askeri Yargıtay ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesi ile yargı bağımsızlığını kazanmıştır. YAS kararları sivil yargıya açık değildir. Buna karşın Askeri Mahkemeler sivilleri de yargılayabilmektedir. OYAK'ın kurulmasıyla uluslararası şirketlerle kurulan ortaklıklarla büyük bir ekonomik güce kavuşmuş, ekonomik bağımsızlığını kazanmıştır. Asker emeklileri büyük şirketlerin danışmanları ya da yönetim kurulu üyeleri olmaktadır. Ordu, MGK ile yasama, MGK Sekreterliği'yle de, hükümeti yönlendirerek yürütme erklerine de sahip oldu. Ordu pazarları ve lojmanlari ve egitimleriyle toplumdan soyutlanarak seçkinci bir anlayış sahibi, 60'tan sonra eğitimlerine yöneticilik, siyaset dersleri de dahil edilerek iktidara aday oldu. Özel Harp Dairesi, JİTEM tamamen sivil iktidarın malumatı dışında -bir derin devlet biçiminde örgütlenerek- çalışmaktadır. MİT'te askeri üyeler de olduğundan bağlı bulunduğu başbakana yanıltıcı bilgiler verebilmektedir. DGM ve YÖK gibi kurumlarda da askeri üye bulundurarak yargıdan, yüksek öğretime her alanda etkinlik sahibi olmaktadır. Bu şekilde örgütlenen ordu bir anlamda ülkedeki en büyük legal (ve aynı zamanda illegal) yapıyı oluşturmuştur.

En son Başbakanlık Kriz Yönetmeliği ve Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'ni de dönemin hükümetine imzalattırarak TSK doğaüstü yetkileriyle vesayet rejimini yasallastırmış oldu.

28 Subatta, ordu; bir siyasi parti gibi açıktan davranmış ve hükümetin düşürülmesinde faal rol oynamıştır. Bu son hamle ordununun da modernize olduğunu -daha önceki dönemlerdeki gibi darbeye yeltenmemesi- ancak yinede yönetimi ve iktidarları yönlendirmedeki gücünü yitirmediğini ve elden bırakmaya niyetinin olmadığını göstermektedir. Ordu, darbeler yapmış, partiler kurmuş, partiler kurdurmuş ve hep siyasete müahil olmuştur. Bu vesileyle TC'de bir askeri (asgari) demokrasi geleneğinin olduğunu söylemekte bir beis olmasa gerek. Mustafa Kemal (çağdaş)'in hükümet biçimini soran yabancı bir gazeteciye bize has ''Türk'e has'' bir yönetimdir! dediğide hatırlarda tutulursa Kemalistlerin ülkesindeki yönetim biçimini ordunun yaklaşımı açısından ele alarak ''alaturka düzen = askeri (asgari) demokrasi '' olarak tanımlamak da pekala mümkündür.

Gereğinde, düğmeye basacaklarını ve demokrasiye balans ayarı yapabileceklerini her kesimden insana hissettirerek psikolojik üstünlük elde etmeye çalışan ordu aynı zamanda, elinde tuttuğu medya sayesinde ordunun ülke içerisindeki ''tek'' ve ''en'' güvenilir kurumu olduğu yönünde haberler ve anket sonuçları yayınlatarak hem propagandasını gütmekte, hem toplum mühendisliğini yerine getirmekte hem de ''dosta'' ve ''düşmana'' mesaj vermektedir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://miger.yetkin-forum.com
 
TC'de Ordu Siyaset İlişkisi
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
özgür düşünce platformu :: Tarih :: Yakın Tarih-
Buraya geçin: