Dine Karşı İsyannın Yeni Medeniyet Üzerindeki Etkisi:
Rönesans ile Hristiyanlık arasındaki çelişki ilim dünyasından, politik, ekonomik ve sosyal sistemler alanına doğru genişledi. Kilisenin kesin yenilgisinden sonra da, "yeni medeniyet" taraftarlarının gözetimi altında yepyeni bir hayat biçimi doğdu. Bu, insanlığın geleceğinde derin etkiler bırakan iki sonuç üretti.
Birincisi: Din yeni hayat biçiminin her bölümünden tek tek sökülüp atıldı. Ve etki alanı ferdi inançlar ve amellere indirgendi. "Dinin politika, ekonomi, genel ahlak, hkuk, ilim ve bilim ya da sosyal hayatın herhangi bir alanına karışmaya hakkı yoktur" fikri, yeni hayat biçimini oluşturan temel prensiplerin vazgeçilmez bir parçası oldu. Din kişinin şahsi meselesidir. Eğer bir kişi özel hayatında Allah'a ve Peygambere inanmayı istiyorsa, inansın; onların rehberliğini arzuluyorsa buna da devam etsin. Fakat bütün olarak tasavvur olunan " Sosyal hayat" için, dinin nasıl bir yol göstereceği meselesine gelince; bu konuda dinin söyleyebileceği hiç birşey yoktur.
İkinci olarak: Bu yeni medeniyet, öz benliğinde kökleşen tanrı korkusu ve laik (dindışı) bir anlayışıyla yayıldı. Bununla birlikte sanat ve bilim geliştikçe, dine karşı beliren zıtlaşma, ,çlerinde kökleşerek yerleşti. Böyle bir zihni düşünce: Allah, ölümden sonraki hayat ya da Vahiy ve Peygamberlik olsun, dinin öğrettiği her şeye şüpheyle bakmak gerektiği fikrini yaydı. Dini doğruluğunu ispat için bazı deliller bulunmak zorundaydı ve eğer bunlar mevcut değilse, din inkar edilmeliydi.
Bu düşünce eğilimi; batının bütün felefî sistemini etkiledi. Sadece bilim ve edebiyatı dine yabancılaştırmakla kalmadı, aynı zamanda dini düşünce ve bu dünyadan sonra hesaba çekilme kavramından bütünüyle uzak, sosyal ve felsefi sistemlerin kurulmasına yol açtı.
( Gelin Bu Dünya'yı Değiştirelim- MEVDUDİ s. 14-15)